21 Haziran 2009 Pazar

!!!KORKUSUZ!!! 1. bölüm


Yıl: (1987) ABD Los Angeles ralli ayağı. Los Angeles da ikincisi düzenlenen ralli yarışındayız. Her yer kalabalık. Kimse bir başkasını tanımıyor. Her kes yabancı. Bense bir köşede oturmuş hayatımın kadını bekliyorum. Şu güzelliye bak.



Kerem: Bugün çok güzelsin

Alev: Teşekkür ederim.

Kerem: Ne oldu yine sıkıntılı görünüyorsun.

Alev: Hani çocuk doğana kadar yarışmayacaktın.

Kerem: Bu fırsatı kaçıramazdım. Söz bundan sonra ki yarışlarda çocuk doğana kadar yarışmıyorum. Ama anla beni bugün yarışmalıyım.

Alev: Tamam ama bir şartım var çocuğun ismini ben koyacağım.

Kerem: Aklında bir isim varmı.

Alev: Evet. İsmini tom koydum.

Kerem: Tamam öyleyse benimde hoşuma gitti. Bu yarışı sen ve çocuğum için kazanacağım.

Ali: Kerem yarış başlıyor start çizgisine gitmen lazım.

Kerem: Onlar sana emanet. Onları koru.

Ali: Hadi ağlatacaksın beni, bak senin ismini anons ediyorlar çabuk acele et. Alev gel pit’ten izleyelim yarış başlıyor.

Alev: Tamam geliyorum. aaaaaaaaa

Ali: Ne oldu.

Alev: Karnıma bir an ağrı saplandı.

Ali: :Otur şöyle. Nasılsın şimdi. Ben sana gelme demedim mi?

Alev: Tamam iyiyim. aaaaaaaaa bu sefer çok şiddetli ağrılar.

Ali: Oğlum çabuk bir ambulans çağrın.

Alev: Ali abi ne olur kereme bir şey söyleme heyecanlanmasın.

Ali: kızım şimdi keremi bırak çocuğu düşün.

Saat:14:o5

Kerem: Alev nasıl?

Ali: Hiçbir bilgim yok. İçeri gireli bir buçuk saat oldu.

Hemşire: Çocuğun babası kim.

Kerem: Buyurun benim.

Hemşire: Üzgünüm anneyi kaybettik. Ama çocuk çok sağlıklı

Kerem: Hayır. ALLAH’IM benim canımı alacaktın onun değil.

Hemşire: Bayım lütfen sakinleşin.

Ali: Adam bayıldı. Bir şey yapın.

Hemşire: çabuk bir sedye getirin. Bayım siz burada bekleyin.

Saat:14.45

Ali: Nesi var.

Hemşire: Sadece yorgunluktan dolayı bayılmış.12 saat burada gözetimiz altında kalması lazım.

Ali: Peki kendine geldi mi?

Hemşire: Evet. Şuan onu görebilirsiniz.

Ali: teşekkür ederim. Kerem nasılsın

Kerem: Onun öldüğüne inanamıyorum. Senden bir şey istesem

Ali: Tabi ne olursa söyle çekinme.

Kerem: Çocuğu gördün mü? Nasıl iyimi.

Ali: Turp gibi maşallah surat tipi aynen sen biraz burnu annesine çekmiş o kadar.

Kerem: Onu görebilirmiyim.

Ali: Şimdi olmaz dinlenmeni istediler. Bu gece buradasın yarın ben seni ve ufaklığı alırım. Bu arada çocuğa isim buldun mu?

Kerem: Evet annesi ismini levın olmasını istiyordu öyle olacak. Çünkü ondan bana kalan tek hatıra o olacak. Artık her şeyimle onun için varım.

(18 Şubat 1994, bugün benim doğum günüm ama yalnızım. Babam yine yarışta bense bir köşede oturmuş onu izliyorum her zaman ki gibi. Kulaklarım da hep aynı ses korkusuz, korkusuz benim babam. Annemi kaybettiğinden beri çok hızlı sürüyor. Kaç defa kaza yaptı. Kendini çok dağıttı ve kaybetmeye başladı. Hep başını belaya soktu. Her seferinde kaçmak zorunda kaldık. Ben 5 yaşından beri. Hiç durmadan oradan, o araya kaçıp gittik.

21 Kasım 1996 hava çok soğuk gece yarısı olmuş sokaklarda bizden başka kimse yoktu.

İlerde bir köşede bir oturak vardı. Gittik oraya oturduk. Babamın yapacağı hiçbir şey yoktu.

Öylece oturduğu yerden sağa sola bakınıyordu. Bense bacaklarımı karnıma çekerek paltomun altına sokuyordum. Uzaktan gözüme bir ışık çarptı. Babama o ne diye sorduğumda. Bilmediğini ama bize doğru geldiğini söyledi. Hayatımda gördüğüm en büyük arabaydı. Yanımıza geldi ve arabadan bir adam indi. Babam ayağa kalkarak sen dedi. Babam adamı tanıyordu. Adam ise şimdi yardım sırası bende. Bir zamanlar yanımda korkusuz dediklerinde korkardım şimdi ise ona öylece bakıyorum. Heysen korkusuz sana bir şans versem eski saygınlığını kazana bilir misin dedi. Babam; evet dedi ve adam benimle gelin dedi. Biz arabaya bindik bizi bir otele götürdü. Odaya geldiğimizde ise kapı açılır açılmaz yüzüme bir sıcaklık vurdu. Bir an olsun kendimi kaybet tim ve hemen koşarak yatağa atladım. Babam yavaş ol diyordu. Ben çok tan yatağa yatmıştım. soğuk o kadar çok tiki ellerim sıcağı görünce sızlamaya başlamıştı. Babam yapacağım iş ne diye sordu. O da eski işin eğer testti geçersen tabi. Test mi. Peki geçemezsem. Eğer geçer sen çok para kazanacaksın. Eğer geçemezsen bize bir tamirci lazım senin gibi. Ben isterim ki geç çok para kazan ve bu çocukta burada seninle sürüklenmesin. Benim yavaş, yavaş gözlerim kapanmaya başlamıştı. Diğer konuşmaları duyamamıştım. Gözlerimi açtığım da sabah olmuştu ve babam hazırlık yapıyordu. Yatağımdan kalkarak baba ne yapıyorsun dedim. Babam ise; birazdan gideceğimizi söyledi. Peki, o adamı nerden tanıyorsun. Babam gülümsedi ve o adam bir zamanlar karşı takımın yarışçısıydı oradan tanıyorum. Peki, seni bu kadar arabalara çeken güç neydi diye sorduğumda. Çok anlamsız bir cümle söyledi. Bilmem hız ya da hayallerimdi. Peki, bana da öğretirmisin. Her şeyi öğreteceğim. Ama sana benim gibi korkaklığı değil de korkmamayı öğreteceğim. Hadi bu kadar gevezelik yeter şimdi gitmeliyiz.

Saat:13.00 Yer: mavi iskele

Her yer rengârenk ti her yerde kızlar ve arabalar. Ama karşımızdan bize doğru bir araba geliyordu. Beni öğle bir büyüle diki gözlerimi ondan ayıramıyordum. Arabanın yanına gittim ve ona dokundum bir an olsun içim de bir kıpırdama oldu. Beni babam çağırıyordu ama ayrılmak içimden gelmiyordu. Babamın yanında yine o adam vardı. Babama yapacağı işi anlatıyordu. Babam süreceği arabayı görmek istedi ve onu o siyah arabanın yanına getirdi. Ben babamın elini bırakarak arabayı incelemeye başladım. Arabanın dış yüzeyi kaymak gibiydi. Arabanın üzerinde göz gezdirirken dikkatimi başka bir şey çekti. Ara banın içinden araba kadar büyüleyici bir kadın indi ve bana seslendi. Hey şeker çocuk buraya gel. Bense yavaş, yavaş kadına doğru yürüyordum. Karşıdan bana bakmada olan birkaç kişi daha gördüm. İlk başta heyecanlandım ama sonra ise yanına gidince heyecanım gitti. Etrafım bir anda doldu herkes beni seviyordu. Her kesin ilgisini çekiyordum. Daha sonra ise beni yanına çağıran kadın beni arabanın içine bindirdi. Yumuşacıktı sanki havadaymışçasına hiç bir şey

Hissetmiyordum. Babam geldi ve levın oğlum sen beni biraz burada bekle dedi. Bense bir kenara oturmuş onu izliyordum. Babam çok hızlı ve güzel araba kullanıyordu. O arabayı hızlı sürdükçe ben yerim de duramıyordum. Arkamdan bir ses duydum. Hey evlat otur yerine. Sana söylemeliyim ki baban yarış ruhunu yitirmemiş baksana eskisi gibi sürüyor. Bu adamı sevmeye başlamıştım. Babam yanımıza geldi koşup ona sarıldım.)

Tom: Hey adamım eskisi gibi sürüyorsun anlayacağın korkusuz efsanesi geri döndü.

Kerem: Abartma tom. Ben sadece sürdüm.

Tom: Adamım sen sadece sürmemekle kalmadın ortalığı yakıp kavurdun. Hadi şimdi benimle gel konuşalım biraz.

Kerem: Ne konuşacağız.

Tom: İşten hadi.

Kerem: Levın hadi benim yanıma gel.

Tom: Rahat bırak şu çocuğu artık baksana kızlarla iyi anlaşıyor. Büyüdü artık o.

Kerem: tamam levın sen burada kal ben gelene kadar.

Tom: şimdi gelelim işe. Yarınki yarışta sen varsın. Ayrıca yarış başına 10 bin $ alacaksın.

Kerem: Nerde ve saat kaçta.

Tom: Saatin ne önemi var simdi. Bu arada bunlar senin.

Kerem: Ne bunlar.

Tom: Birisi arabanın. Bir diğeri ise yeni evinin anahtarları. Tamam. Başka soracağın bir şey var mı?

Kerem: Hayır yok

Tom: toplanın beyler gidiyoruz. Yarın görüşürüz kerem.

(Babam artık yarışıyordu. Birçok yarışa katıldım ve hepsinin sonucu kazanmaktı. Babam artık çok para kazanıyordu. Kendini öyle bir kaptırmıştı ki. Gözü paradan başka hiç bir şeyi görmüyordu. Babam artık eski babam değildi.

Aradan tam iki yıl geçti ve ben bu geçen yıllar içerisinde birçok şey öğrendim. Hızın ve hayallerim benim için önemli olduğunu öğrendim. Bunun yanı sıra arabaları ve onları bu kadar çok hıza ulaştıran motorları öğrendim. Ben babam gibi olmayacaktım. Hayallerimin peşinden koşacaktım. Babam son 6 aydır kazalar yapıyordu. En son kazası bir felaketle sonuçlandı. Ben her zaman ki gibi bir kenarda oturmuş onu izliyordum. Bu yarışta yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Babam en önde gidiyordu ama içimden bir his bir şeyler olacağını söylüyordu. Babamın arabasının ön tekerliyi patladı ve araba sağa sola savrulmaya başladı. Arabayı toparlayamadan havada takla atmaya başladı. Bir anda her yer sessizleşti. Ben hemen koşarak babamın yanına gittim ama zaten çoktan ölmüştü. O an yıkılmıştım ve kimsem kalmamıştı. Birisi beni kollarımdan tutup götürmeye çalışıyordu. Ben gitmek istemiyordum ve beni zorla götürüyorlardı. Hava yavaş, yavaş kararıyordu. O akşam ilk kez bu kadar çaresiz ve yalnızdım. Kapı çaldı ve gelen babamın arkadaşı tom du. Bana babamın yarın gömüleceğini söylüyordu. Bense buraya gömülmesini istemiyordum. Çünkü babam ölürsem beni eşimin yanına gömersin demişti ve öyle olacak. Sana her şey için teşekkür ederim. Tamam dedi ve ben seni yarın sabah alırım dedi. Gece boyu gözüme hiç uyku girmedi san ki kapı çalacak o gelecekmiş gibi oluyordu. Gün ışımaya başlamıştı. Ortalık çok sessizdi bir an olsun dışarı çıkıp bağırasım vardı. Uzun, uzun düşünürken kapı çaldı ve tom gelmişti. Tomla beraber babamı annemin yanına götürdük. Kimse gelmemişti o ünlü korkusuz unutmuş yalnız kalmıştı bir kişi hariç. Her kes unuttu ama ben unutmayacaktım.

Merhaba anne ben geldim. Bak sana kimi getirdim. Artık yanız kalmayacaksın çünkü sana babamı getirdim. Bak ayrı değilsiniz yeniden birleştiniz. Bir ben kaldım sizden ayrı ama bekleyin beni ve sizi hiç unutmayacağım.)

Tom: Hadi evlat gitmeliyiz.

Levın: Nereye

Tom: Bizi avukat bekliyor

Levın: Avukat mı? Niçin

Tom: Babanın tek mirasçısı sensin.

Levın: Biliyor musun babamı senden başka kimse hatırlamadı. Peki, neden bu kadar üstüne düşüyorsun.

Tom: Sana anlatmanın zamanı geldi. Ben daha 18 yaşındaydım. Baban burada yarışa gelmişti. Ben onun hayranlarından biriydim. Hep onun gibi olmak istemiştim. Ama korumalar onunla konuşmama izin vermiyorlardı. Bir gün onu bir köşede akşama kadar bekledim. Evden çıktıktan sonra onu takip ettim. Meğersem onu takip ettiğimi anlamış. Bir anda gaza yükledi ve hızlandı gitti. Bende hemen peşine takıldım ve bırakmadım. Sonra ise bir kenara çekip bana doğru yürümeye başladı. Ben korkmaya başlamıştım ki. Bana hey evlat beni niye takip ediyorsun dedi. Ben sesimi hiç çıkartamadım ve öylece ona baktım. Sonra dedi ki, neden takip ettiğini bilmiyorum ama güzel araba kullanıyorsun. Bu benim kartım berki istersen sana yardımcı olabilirim. Niçin bu kart niçin dediğimde. Çok güzel araba kullanıyorsun ve bir gün benim gibi olabilirsin dedi. O günü hiç unutmuyorum. O gece sabaha kadar düşümdüm ve sabah olunca yanına gittim. Bil bakalım ne oldu. Beni yanına çalışmaya aldı. Bana bütün bildiklerini öğretti. Onun yanında bende büyüdüm ve güçlendim. Bir gün çok kötü kaza yaptım ve bıraktım şimdi ise gördüğün gibi. Avukatta gelmiş.

Avukat: Merhaba nasılsın tom.

Tom: İyiyim Allaha şükür. Sen nasılsın avukat.

Avukat: Bende iyiyim. Çocuk bu mu?

Tom: Evet.

Avukat: Evlat, senin ismi ne.

Levın: Benim ismim levın.

Avukat: Levın sen kaç yaşındasın.

Levın: 8 yaşındayım ama 4 ay sonra 9 yaşıma gireceğim.

Avukat: Şimdi beni iyi dinle. Babanın bankada 2.000.000 $ parası, 2 Ferrari araba, bir yat ve birde ev vardı. Şimdi şurayı imzala ve malların yeni sahibi sen ol.

Levın: Pekâlâ simdi sizden bir şey isteyeceğim. Bankadaki para hariç ne varsa satın ve parayı bankaya yatırın.

Tom: Hey, hey dur bir dakika sen ne dediğini duyuyor musun?

Levın: Evet. Biliyorum. Onlara ait hiçbir şey istemiyorum.

Tom: Pekâlâ Ben arabaları, yatı ve evi alırım.

Levın: Tamam.

Tom: Şimdi bankaya gidelim.

Levın: Niçin.

Tom: Aldıklarımın parasını yatıracağım.

Levın: tamam.

Tom: Heyecanlımısın. Bankaya geldikte.

Levın: Yok niye heyecanla nim ki.

Tom: Hadi o zaman içeriye girelim.

Bankacı: Hoş geldiniz efendim. Burun sizi böyle alayım.

Levın: Seni tanıyorlar mı?

Tom: Evet. Birçok iş yaptım onlarla. Şimdi gireceğimiz yer müdürün odası. Eğer sana para lazım olursa direk buraya gel.

B.Müdür: Buyurun tom bey ne istemiştiniz.

Tom: Size keremin çocuğunu getirdim. Bankada ki parayı öğrenmek istiyor.

B.Müdür: Bir dakika hemen bilgileri getiriyorum.

Tom: Levın arabalara 2.000.000 $, yata 1.000.000 $ ve eve de 2.000.000 $ veririm tamam.

Levın: Tamam. Sen nasıl istersen.

B.Müdür: Evet. Bakalım şimdi ne kadarmış. 2.000.000 $ var.

Tom: Müdür Bey benim hesabımdan da tam 5.000.000 $ aktarın bu hesaba.

B.Müdür: Tamam. Buyur bu anahtar babanındı.

Levın: Ne bu anahtar.

B.Müdürü: Babanın bizim bankada kiralık kasa açmıştı. Bunu ben gelmezsem oğluma verirsiniz demişti.

Levın: nerde simdi.

B.Müdürü: Bu bayan seni götürecek.

Bankacı kız: Buyurun didelim. Kasa bur da.

Levın: Beni yalnız bırakırmısın.

Bankacı kız: Tabi. Ben kasayı buraya bırakayım.

( O an içimde bir ateş kıvılcımı cıktı. Kasaya doğru gittim ama içimden kasayı açmak gelmiyordu. Yapacak bir şey yoktu. Gittim kasayı açtım. İçinde para vardı. Tahminen 2 000 $ yakın para vardı. Niye bankaya değil de buraya koymuş anlamış değildim. Paraları alırken altından bir ufak çanta çıktı. Paraları bir kenara koydum. Hemen çantayı elime aldım ve açtım. Çantanın içinden bir sürü benim adıma yapılmış pasaport, bir mektup ve birde tabanca çıkmıştı. Hemen mektubu açıp okumaya başladım. Mektupta iki cümle yazıyordu. Oğlum daha önce göstermediğim için üzgünüm ama seninde benim gibi üzülmeni istemiyordum. O yüzden buraya koydum. Zamanı gelince okursun diye. Anladım ki zamanı gelmiş ve bunu okuyorsan beni affet. Hayatın boyunca bizi unutma. Hemen yanımdaki çantaya ne varsa doldurdum ama silahı bıraktım. Daha küçüktüm silaha ihtiyacım olmayacaktı. Oradan hemen dışarı çıktım. Kendime yeni bir sayfa açmayı istiyordum. Biri bana sesleniyordu. Ama ben duymuyordum )

Levın: Ne oldu dedim.

Bankacı kız: Kiralık kasayı iptal edelim mi?

Levın: Hayır içinde eşyalarım var. Benden başka kimse kasayı açmasın.

Tom: Pekâlâ simdi ne yapmayı düşünüyorsun.

Levın: Hadi buradan gidelim.

Tom: Tamam. Hadi atla arabaya. Ne varmış kasada.

Levın: Pasaport ve bir mektup.

Tom: Mektup mu? Peki, ne yazıyormuş içinde.

Levın: Beni burada indir. Biraz yürümek istiyorum.

Tom: Daha küçüksün nereye gideceksin.

Levın: Ben burada inmek istiyorum.

Tom: Hayır olmaz yağmur çok hızlı yağıyor.

Levın: Sana beni indir dedim.

Tom: Hey dur bir dakika ne kızıyorsun tamam.

( Oradan uzaklaşmaya karar verdim her şeyi unuturum diye. Önümde bir kamyoncu durdu. Bana heysen çocuk diyordu. Hasta olacaksın hava buz gibi atla arabaya dedi. Birkaç saniye kamyoncuya baktım ve düşündüm ki onun gittiği yere kadar bende giderim. Buradan uzaklaşmış olurum dedim ve kamyona bindim. İçerde uzun, uzun sessizlik vardı. Ben sağa sola bakınıp duruyordum.)

Con: Ne işin var senin bu yağmurun altında. Evden mi kaçtın.

Levın: Hayır biraz yağmurda yürümek istedim.

Con: Senin adın ne.

Levın: benimkisi levın ya senin ismin ne.

Con: benimkide con. Tanıştığıma memnum oldum.

Levın: Ne tarafa gidiyorsun.

Con: Texsas a yiyecek ve içki götürüyorum.

Levın: Ben de yanında gelebilirmiyim.

Con: Hayır olmaz. Hem senin annen baban yokmu.

Levın: İkisi de trafik kazasında öldüler.

Con: Üzgünüm evlat.

Levın: Üzülmene gerek yok ben alıştım onların yokluklarına.

Con: Hadi o zaman gidelim. Bekle bizi Texsas geliyoruz.

Levın: Hava yavaş, yavaş kararıyordu. 24 saattir ayaktayım. Birçok şehir ve kasaba gördüm.

Con: Ne düşünüyorsun.

Levın: Hiç bir şey. Öylece etrafa bakınıyorum.

Con: hiç uyumadın. Biraz uyu istersen.

Levın: uykum yok. Ortalık iyice karanlık bastı. Sadece farların ışıldattığı yerler gözüküyordu. Uzun, uzun oraya baktım gözlerim yavaş, yavaş kapanmaya başlamıştı. Üstüme bir ağırlık çökmüştü. Garip bir rüya görüyordum. Rüyamın içinde birisi bana hey çocuk uyan artık diyordu. Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Con bana uyan artık diyordu. Ben ne olduğunu anlayamadan bana hadi in aşağıya diyordu. Ne oldu diye sordum.

Con: Yine bozuldu. Servisi aradım iki gün için de geliriz dediler. Hadi eşyalarını al gidiyoruz.

Levın: Nereye.

Con: kasabaya. Tam buradan 1 mil uzaklıkta. Şansımız iyi giderse orada bir tamirci buluruz.

Levın: Ne oldu da araba bozuldu.

Con: Normal gidiyordum araba bir anda istop etti.

Levın: Bir ben bakabilir miyim?

Con: Güldürme beni evlat. Hadi şimdi gitmeliyiz. Yoksa birazdan hava kararacak gidelim.

Levın: hayır ben ciddiyim. Benim babam motor ustasıydı. Uzun zaman onun yanında çalıştım. Biraz anlarım.

Con: tamam evlat bak sadece senin kalbin kırılmasın diye 5 dakika veriyorum.

Levın: Bir bakalım ne olmuş inşallah tahmin ettiğim gibidir. Evet, işte bu.

Con: ne oldu.

Levın: akünün kablosunda çatlaklık var.

Con: Peki şimdi ne olacak.

Levın: Biraz uğraşıcağız. Ama halledebilirim. Takım çantan varmı.

Con: evet.

Levın: şimdi bana oradan bir pense ile bir tornavida ver. Con gres yağın varmı biraz getir de kutuplara süreyim. Baksana hep oksitlenmiş. Con marsa bassana.

Con: çalıştı. Ama sen motordan anlıyormusun.

Levın: Evet anlıyorum.

Con: nerde öğrendin bunları.

Levın: Babam motorcu ustasıydı. Bende onun yanında çalıştım ve öğrendim.

Con: neyse hadi atla da gidelim çok geç kaldık yolda konuşuruz. Sen kaç yaşındasın levın.

Levın: 9 yaşındayım.

Con: Helal olsun sana. Ben nerden baksan 40 yaşındayım ama motordan senin kadar anlamıyorum. Zekâna hayran oldum vallah.

Levın: Ben 7 yaşındayken başladı ilgim motora.

Con: Unutturma bana seni biriyle tanıştıracağım. Bu arada Texsas ta burası. Texsas a hoş geldin. Şimdi karnımızı güzelce doğuralım.

Levın: Hey con şu beni tanıştıracağın kişi kim.

Con: ismi kevın.

Levın: Bu kevın ne iş yapıyor.

Con: Senin gibi motor ustası yalnız bu sadece motorla ilgilenmiyor. Ayrıca yarışıyor da.

Levın: Ne yarışı bu.

Con: Burada Texsas da bahis yarışı yapılır. Bu yarış iki ayda bir yapılır.

Levın: Neden iki ayda bir yapılıyor.

Con: Yarışçıların bazıları kaza yapıyor onların hazırlana bilmesi için zaman veriliyor.

Levın: Peki sen hiç oynadın mı?

Con: Birçok kez. Ama birçoğunu kazandım.

Levın: Nasıl oynanıyor.

Con: Kendine güvenen yarışçılar adlarını listeye yazdırıyorlar. Daha sonra ise bahisler oynanıyor her kes kendi istediği yarışçıya verir. Sonra yarışı kim kazandıysa ona 5 bin $ verilir. Bahiste kazanan kişi ise kaybedenlerin parasını alır.

Levın: peki sen kimin üstüne oynuyorsun.

Con: Ben kevının üstüne oynarım.

Levın: Onu nerden tanıyorsun.

Con: Bir gün yolda gidiyordum. Onun küçük bir kamyonet vardı. Tekerleği batlamıştı. Araba yüklüydü. Onun kriko kaldırmıyordu. Ben yanında durdum ve yardım edebilirmiyim dedim. Tabi senin krikon varmı. Bende var dedim. Tekerleği yaptık ve herkes yoluna gitti. Ben yükü götürdükten sonra bura da yemekte durdum. Kevın burada kahve içiyordu gittim yanına merhaba beni hatırladın mı? Evet, seni hatırladım bak sana bir şey söyleyim. Benim kamyoneti gördün. Çok küçük yük taşıyamıyorum. Araba kaldırmıyor. Bak şöyle demek istiyorum. Senin kamyonun var para karşılığı benim yükümü taşıyabilirmisin. Bense bir düşüneyim dedim. Daha sonra ise kabul ettim. Bir iki derken ona alıştım ve sonra bu yarışı öğrendim. Bende bahis oynadım kazandım ve oynadıkça oynadım. İşte bizim tanışmamız böyle oldu.

Levın: Hadi con gidip şu kevın la tanıştır beni.

Con: yok öyle tanışmak. Ben ilk önce aç karnımı doğuracağım. Tamam. Hadi şu lokantada yiyelim. Buranın yemekleri güzel.

Levın: tamam öyleyse.

Con: merhaba

Garson kız: merhaba con

Con: sen ne yersin levın.

Levın: yok benim karnım aç değil.

Con hamburger severmisin. Bu kadın var ya dünyanın en iyi hamburgerini yapar.

Garson kız: con kim bu çocuk.

Con: ben sana sonra anlatırım.

Garson kız: Tamam. Ne istersiniz.

Con: İki hamburger ve iki tanede kola.

Garson kız: Hemen geliyor.

Con: Biraz acele bebek. Hey evlat ne düşünüyorsun. İki gündür yoldayız. Kendinden iç bahsetmedin. Her sorduğumda. Başka bir cevap verip lafı değiştirmeye çalışıyorsun. Ne oldu da yalnız kaldın.

Levın: Tanıdığım herkes öldü.

Con: Ama söylemezsen yardım edemem ki.

Levın: her yer karanlıktı. Ne olduğunu anlayamadım ve dışarıdan bir sesler geldi koştum baktığımda babam yerde yatıyordu o an yanıyordu yüreğim. Ellerim titremeye başladı. Babama seslendim ve son bir isteyim baba yanımda kal. Kaldırıma uzanmış karanlıkta bekledim bulutlar haykırır gibi yağıyordu üstüme. Son kez ve orda Haykırırcasına artık yoktu. Yalnız kalmıştım.

Con: Hey evlat kusura bakma özür dilerim.

Levın: Ben alıştım onun yokluğuna üzülmene gerek yok.

Con: Bu yaşta hiç korkmadın mı?

Levın: Hayır.

Con: Hiç mi?

Levın: Her korktuğumda bir sevdiğimi kaybettim. Karar verdim o gün bu gündür korku nedir bilmem.

Con: Hadi evlat. Kalkalım. Hey bebek kevını gördün mü?

Garson kız: Evet con. Garaj da olması lazım. Bu gün hiç dışarı çıkmadı.

Con: Hadi kevının yanına gidelim.

Kevın: Con kardeşim hoş geldin.

Con: İyimsen nasılsın.

Kevın: Bende iyim. Kim bu çocuk.

Con: Levın gel buraya.

Kevın: Merhaba ben kevın.

Levın: Benim adım levın.

Kevın: Tanıştığıma memnum oldum levın.

Levın: Bende efendim bende. O bezin altında ne var.

Kevın: Gel beni takip et. Veeeeee işte sürpriz. Nasıl beğendin mi?

Levın: Gümüş renkte bir mustang. Çelik jantlar, radyel lastik, deri koltuklar, çelik kafes kaplaması. İçine ve motora bakabilirmiyim.

Kevın: Tabi neden olmasın. Con kim bu çocuk.

Con: Bana inanmayacaksın ama bu çocuk muhteşem. Kevın çocuk arabalar konusunda çok bilgisi var.

Levın: Vay canına, çift eksozlu, çift enjeksiyonlu nos girişimi. 3.8 litrelik 6 silindirli bir V6 görev yapıyor. Eğer yanlış hesaplamadıysam. 435 beygir güç üreten motorun 0–100 km/s hızlanması 4,1 saniye, eğer yine yanlış hesaplamadıysam 8,2 saniye de aracın hızı 0–200 olması lazım.

Kevın: Hayır. O hıza tam olarak 5 sn yeterli. Burada 312 km/s de söz ediyorum.

Levın: Tork değeri ne kadar.

Kevın: 380 Nm

Levın: Peki bu tork bu arabaya hafif değil mi?

Kevın: Sence ne kadar olmalı.

Levın: Bence 500 Nm olmalı. Ayrıca jantlar 20 inç ebadında. Bu jantları önde 265/30 arkada 325/25 ebatlarında lastikler kavrıyor.

Kevın: Sen bu yaşta bu kadar bilgiyi nerden biliyorsun.

Levın: Babam motorcu ustasıydı.

Con: Neyse siz konuşa durun ben şimdi gitmeliyim. Sen nereye gidiyordun.

Levın: Senle geliyorum.

Con: Hayır bundan sonra sen burada kalacaksın.

Levın: Ama.

Con: Ne âmâsı. Burada kalıp eksiklerini de kevının yanında öğreneceksin.

Levın: Ben senle gelmek istiyorum.

Con: Evlat bak beni dinle. Ben zaten hiç durmadan oradan oraya gidiyorum. Ama sen burada kalıp kendini geliştirmelisin ben zaten her ay uğruyorum. O zaman görüşürüz tamam.

Levın: Peki, seni bekleyeceğim sakın beni unutma.

Kevın: Gel sana kalacağın yeri göstereceğim. Burası benim evim ve burası da tamir hane. Sen burada tamirhanenin çatı katında kalacaksın. Bir gün lazım olacağını biliyordum. Kapı biraz eski ve gıcırdıyor. Bunu hallederiz. Yatak vardı. Sana bir yastık ve yorgan getiririm. Şimdi beni takip et. Bu karım anna. Anna buda levın.

Levın: Tanıştığıma memnum oldum efendim.

Kevın: Julia nerde.

Anna: Okuldaydı ama şimdiye kadar gelmesi lazımdı.

Kevın: Tamam. Bak evlat benim kurallarım vardır bu kurallara uyarsan senle hiç sorun yaşamayız. Yemek saatleri, sabah: 8.00, öğle: 1.00, akşam: 7.00 de mutlaka bu saatlerde evde ol. Tamam

Levın: Tamam efendim.

Kevın: Bu yastık, buda yorganın. Bunları götür. Bende geliyorum.

Anna: Kim bu çocuk. Neden bizimle kalıyor.

Kevın: Çocuk kimsesiz.

Anna: Şerife teslim et o zaman.

Kevın: Anamıyorsun. Çocuk arabalardan çok iyi anlıyor. Böylece işimi devam ettirecek birisi.

Anna: asıl sen beni anlamıyorsun. Julia da senin yanında birçok şey öğrendi. Ona da güvenmelisin. Ama sen kızını bir yabancı çocuğa değişiyorsun. Neden arabalardan anladığı için. Doğru söylüyorsun seni hiç anlamıyorum.

Kevın: Anna yeter artık senle bu konuyu tartışmak istemiyorum. Zamanı gelince sende onu sevecek sin eminim.

Anna: Tabi ne demezsin.

Kevın: Bana birkaç gün ver. Anlaşamasanız gönderirim. Ama şimdi olmaz. Ben yan tarafa gidiyorum. Merhaba evlat. Nasılsın.

Levın: Efendim isterseniz ben gideyim.

Kevın: Bunu duymamış olayım. Şimdi şunu al ve biraz gez yarın çok çalışma var.

Levın: Bu ne.

Kevın: İlk haftalığın. Biraz az ama idare et.

Levın: Hayır alamam bunu. Daha çalışmadım bile.

Kevın: Çalışmış farz et ve al etrafı biraz gez tanı.

Levın: Artık yeni bir beyaz sayfa açtım ve hayallerimin peşinden gidecektim. O gün tamirhaneden çıkmış önüme bakmadan yürüyordum ve kafamı çevirir çevirmez gözlerimin önüne sapsarı saçlar geldi. Ne olduğunu anlamadan ona çarptım. Affedersiniz özür dilerim bir şeyiniz varmı.

Julia: Ben iyimde biraz önüne baksan. İçerden çok hızlı çıktınız. Bir şey mi oldu.

Levın: Yoo hayır. Sadece burada çalışmak istediğimi söyledim ve orda çalışabileceğimi söylediler.

Julia: Artık orada mı çalışacaksınız.

Levın: Evet.

Julia: Şimdi gitmeliyim.

Levın: Acaba onu yine görebilecek miyim?

Julia: Ne dedin.

Levın: yok sadece ben kendimi affettirebilmek için senle görüşebilirmiyiz.

Julia: Tabi. Hem de her gün.

Levın: Her gün mü?

Kevın: Demek tanıştınız.

Julia: Hayır baba daha henüz tanışmadık.

Kevın: Julia bu levın. Artık benim yanımda çalışacak ve tamirhanede ki odada kalacak. Levın bu kızım Julia.

Levın: Az önce öğrendim.

Kevın: Bir şey mi dedin levın.

Levın: Yok efendim. Onun güzelliği beni büyülemişti. Tamirhanedeki her günümü ona bakarak ve ona yardım ederek geçirdim. O geldi mi. Bir türlü gözlerimi ondan ayıramıyordum. Ama bir şey bana inandırıcı gelmiyordu. San ki rüyada gibiydim. Yâda motorlarla kafayı bozmuştum. Onun gibi güzel bir kız motoru bu kadar çok sevmesi beni şaşırtmıştı. Günlerdir ve aylardır orada çalıştım. Julia ile çok iyi anlaşıyorduk. Ben ona bir türlü onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyemiyordum. Ama sevgime karşılık alıyordum. Bir gün okula ben bırakmak istedim. O kabul etti. Çünkü onunla konuşacaktım. Evden çok uzaklaştık. Tamam dedim ve konuyu yavaş, yavaş açmaya başladım. Bir türlü onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyemiyordum. En sonunda bir anda ve hızlı bir şekilde söyledim. Julia ilk önce anlamadı ama sonradan duyunca boynuma sarıldı ve bende seni çok seviyorum dedi. Koşmaya başladı. Ben arkasından kovalıyordum. Bir an gözümün önüne bir şey geldi ve durdum. Julia ne oldu diye bana bağırdı. Baksana şuraya orada ne var.

Julia: Hurda bir mustang.

Levın: Julia ile hemen yanına gittik incelemeye başladık. Arabanın motoru sağlam ama birkaç yeni parça eklenmesi lazım. Boyası da değişmeli. Koltuklar eskimiş. Ön kaportada eziklik var. Bunları hallederiz de. En önemlisi sürücü lazım. Hemen Julia ile tamirhaneye gittik.

Kevın: Ne oldu bir şey mi unuttunuz.

Julia: Hayır baba. Biz levınla ilerde bir mustang gördük.

Kevın: Eeeeeee

Levın: Ben arabayı alıp tamir etmek istiyorum.

Kevın: Peki benden ne istiyorsunuz.

Levın: Arabanın sahibi ile konuşmanı.

Kevın: O yaşlı bunakla mı hayır olmaz.

Julia: Baba ne olur benim için.

Kevın: Peki tamam.

Levın: Öyle bir sevindim ki. Hemen Julia, kevın amca ve ben gittik. Kevın amca arabanın sahibi ile konuştu ama olumsuzdu. Adam arabanın karşılığında bin dolar istiyordu. Kevın amcanın o kadar verecek parası yoktu. Ama benim vardı. Kevın amca üzgünüm dedi ve arabaya binerek Juliayı okula götürdü. Bana da sen git ben gelinceye kadar. Tamir hanede bekle dedi. Ben onlar gidince hemen arabanın sahibi olan fredin yanına gittim. Adam çok yaşlıydı. Araba ise 4 senedir orda duruyormuş. Neden diye sorduğumda. Bana kendisini ve resimleri gösterdi. Sakat kalmadan önce oda kevın amca gibi yarışlar yapıyormuş. Ta ki kaza yapana dek Ben ona arabanın karşılığını vereceğimi söyledim. Adama tam bin dolar verdim. Ama adama şunu söyledim; onu çağırınca söyle de. Kevın anladım ki o artık benim işime yaramaz. Baksana orada dura, dura yıpranmış. Ben ne yapayım arabayı bu halimle al senin olsun. Kevın amca sevindi ama bir o kadar da şaşırdı. Neden ilk başta vermedi de şimdi karar değiştirmesine ne sebep oldu diye düşünüyordu. Arabayı tamir haneye getirdiğimizde sanki yerimde duramıyordum. O gece arabaya uzun, uzun baktım. Bir an olsun sanki babamın sesini duydum sanki. Bana oğlum benim gibi sadece hızın peşinde koşma. Sen, sen ol hayallerin peşinden koş. Benim hayallerim ise hız ve juliaydı. Kazandığım para ile arabayı yavaş, yavaş yapmaya başladım. Kevın amcada bana yardım etti. Ama para olmadığı için arabayı hemen bitiremedim. Aylar yıllar geçti. Arabanın eksikleri vardı.

6 yıl sonra

Tam 15 yaşındaydım. Arabayı bitirdim ama bende bitmiştim. Gece gündüz hep çalıştım para kazandım ve arabayı bitirdim. Arabayla bir bütün olmuştum. Kevın amca bu geçen zaman içinde bize arabayı nasıl kullanacağımızı öğretmişti. Arabayı onun kadar sürmesek de çok iyi kullanıyorduk. Araba hazırdı ve sanki yerinden ben olmadan fırlayacak gibiyi. Etrafa sert bir bakış atıyordu. Kevın amca bana beni takip et diyordu. O ve julia kendi arabasına bindi. Yola çıktık ve galon dağının eteklerine götürüyordu. Orada bir pist varmış. Arabayı orda test edecekmişiz. Bir an kevın amca hızlanmaya başladı. Ben yavaş, yavaş onu takip ediyordum. Düz bir yoldu. Arabayı 120 ye vurdum. Kevın amca bir yavaşlıyor bir hızlanıyor du. Sonra anladım ki. Beni deniyor. Peki, öyleyse. Tamam. Gaza yüklendim ve arabayı 140 a vurdum. Kevın amcayı çok hızlı bir şekilde önüne geçtim. Ve arkamdan oda bastı ve beni geçti. Benimkisi de saçmalık adam yarışçı sen kimsin ki adamı geçeceksin. Galon pisti ne geldik. Kapıları bize açtılar. İçer de 50 ye yakın insan vardı.

1. gün

Araba henüz tam yol tutuşu vermiyor ve direksiyon ayarı yapılması lazım.

2. gün

Arabadan garip sesler geliyor henüz anlamış değilim. Ama vites dişlilerinden şüpheleniyorum.

3. gün

Araba normale döndü ama karbüratör bozuldu. Kevın amcada yedek varmış onu takıcağız.

4. gün

Son test: Bu test julia ve benim aramda bir yarış olacak. Julia da benim kadar iyi sürüyordu.

Julia: Gel senle bir bahse girelim.

Levın: neymiş bu bahis.

Julia: Eğer sen kazanırsan senin istediklerini yaparım. Ama ben kazanırsam sen benim istediklerimi yapacaksın tamam.
Levın: Tamam bana uyar. İşin içinde julia vardı. Bu yarışı kazanmalıyım. Merak ve heyecanla start denmesini bekliyordum. İlk yarışmamızdı. Kimin kazanacağı belli değildi ve beklenen an geldi start dendi. Ben gazın sonuna kadar kökledim. Öne ben geçtim. Ama julia beni zorluyordu. Benim arabanın gücü yetmiyordu. 300 beygirken julianın ki 435 beygir güç üreten bir motordu. Düz yolda onu geçemezdim. Virajlarda zorladım ama julia da çok iyi kullanıyordu. Onu bir türlü uzun süre arkamda tutamıyordum ve önüme geçti. Artık onu geçebilir miyim bilmiyorum. İbreyi 180 vurdum. Araba zorlamaya başlamıştım ama bırakamazdım. Gaza yüklendim. Araba 200 çıktı. Araba sallanmaya başlamıştı. Dayan biraz daha. Araba beni duyuyor ve hissediyordu sanki.
!!!!YAZININ DEVAMI YAKINDA!!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder